14 Şubat 2012 Salı

HAYAT İŞTE !

Dersler silsilesi şu hayat!

Hükmümüz geçmiyor birşeye..

Şubat ayının 10+4. günü,  saat 20:45, E-5'in kenarı, işten ancak çıkabilmişim, servis beni yolun kenarında bıraktı.

Çok değil 5 yıl önce, aynı durağın 10 mt gerisi, tam olarak aynı gün ve aynı saat... Başka bir işten dönmüşüm, başka bir servis.. Aynı benim oysa..


5 yıl önce işten normal saatte çıkıp, İstanbul trafiğini ağlarcasına yarmak istiyorum, sevgiliye koşmak istiyorum, koşamıyorum. Trafik kilit, nerden çıktı bunca insan, bu yollar hiç mi bitmez? Binbir soru var kafamda, içimde bir huzursuzluk, aynı sevgiliyle bilmem kaçıncı bizim günümüzün kutlaması. Sevgi ilk zamanki gibi ; eksiklik yok ama büyüdükçe insanın içini kemiren sorular, kuşkular, huzursuzluk ve mutsuzluk..Yol bittiğinde kenarda beni bekleyen bir sevgili. Bende surat beş karış, istediğim gibi olmayan bir gün, hazırlanamamışım sevgiliye... Planladığım gibi olmadı çünkü. Yine bir restaurant, yine bir kutlama, bahçeli bir Rum restaurantı. Geç kalmışız, en kötü masa bize kalmış. Kırmızı güller beklemekten solmuş, sevgili yorgun, artık ben de yorgun. Geç kalmışlık masanın kötüsünü bırakmamış bir tek, umutları da yok etmiş, hüzün salmış ikimize,kıymet bilmek hak getire...Hayat geç kalmış bize. Son sevgililer günü...

Bugün yine aynı yer, yolun karşısında aynı alışveriş merkezi, aynı saat, aynı gün, aynı trafik, aynı keşmekeş. Hava bile aynı.  Bir ben farklı...O yok..

İşten kendi isteğimle geç çıktım bugün, güle oynaya geldim yollardan, yol bitsin de istemedim üstelik bugün. Geç çıksam da dünyalar yıkılmazmış.  Hergün sevgi günü, ille de en pahalı restaurantlarda en güzel masalar ayırtılmasa, en büyük buketler alınmasa da olurmuş... Bekleyen Sevgili olsa, elinde değil yüzünde güller açsa, bir büfeden 1/2 ekmek sevgi alınsa, içine gül yaprağı konsa adı aşk olurmuş.

Ben aynı ben değil aslında, bir göğe baktım, bir yere baktım, yoldan geçen bir arabaya baktım, yüzümde bir gülümseme.

Hayat işte, öyle bir oyun oynuyor ki bize..

14/02/2012 NS

Hiç yorum yok: