5 Şubat 2012 Pazar

İSTANBUL'A KAR YAĞINCA

Kar yağar bu şehre, beyaz pamuklar iner bazılarına göre gökten yere... Bazılarına göre ise okullar tatil olur...Damları pamuk kaplar ya da ulaşım durur, hayat durur...

Benim için hayat orda başlar, binbir umut yağar gökten kalbime. Karın sesi vardır, melekler şarkı söyler ve yerlere tutam tutam sevgi atarlar. Belki senin gönlüne benim adım düşer buarada diye beklerim. Kar küremi sallarım, dualar ederim buz taneleri kar taneleri kalbini ısıtır diye. ..

Biz seninle İstanbul'da her kar gününde yürürdük, karın seslerin olduğunu seninle öğrendim, kar tanelerinin hepsinin farklı olduğunu, bazılarının adının olduğunu öğrendim.

Şimdi ayrılık akşamlarının en sevilen misafiri bizim kar taneleri...


Bilirim ki her kar yağdığında İstanbul'a sen de herşeyi tüm hayatını durdurur, herkese yol verir, bir kenarda beni düşünürsün, belki Nilüfer çalarsın, özlendiğimi en çok yağan karda hissederim, unutulmadığımı, belkide içten içe sevildiğimi...

Bir de tipi bastırırsa bizim bu sokaklara işte seninle ben orada buluşuruz. Tipi senin köprülerini yıkar, görünmeden kimseye bana açar içini, konuşursun benimle, tıpkı seninle sessizlikte konuştuğum gibi..

İki küçük insan ama kalpleri bir olur, anca bir büyük insan eder, arabaya biner Yeditepe'yi keşfe çıkar. En yüksek tepelere gider, İstanbul yetmez Yeditepe anca doyurur ikisini. Beyazlar kırmızı olur, kalp kırmızısı, seninki ile benimki. İki küçük el, bir büyük buz tanesi olur; sımsıcak buz tanesi ama...

En uzak, en yüksek yerlere giderler kar prensi ile kar prensesi, İstanbul'un Kasım'ında, Şubat'ında, Mart'ında... Her kar gezisi nostaljik olur nedense; Nilüfer'le biter kar gezisi kar geceleri, çünkü sevgili taa uzak yollardan gelmiştir Prensese...

NS
2008

Hiç yorum yok: