12 Haziran 2012 Salı

KIZ ARKADAŞLAR

Dün denize girdim yine, İstanbul'un mavisinde.. Sen de tarih olmuşsun sonunda! Hüzün müzün gelmiyor içimden... Bir tek gülmem geliyor kendi kendime..

Eskiler seninle bir yerlere gömülmüş, öyle bir yer ki orası, adresini yazmışım, yazdığımı yakmışım.

İlk ayrılık sabahı şöyledir; gece yatarsın bir an önce sabah olsun istersin, sabah kalkarsın günü yaşamadan geceye varmak, yorulmak, yoğrulmak, unutmak ve tekrar uyumak istersin. Evrensel bir dilek sanırım bu. Yaş, cinsiyet, milliyet farketmeyen tek duygu bu belkide. Aşık olanın binbir türlü hâli vardır da, ayrılanın tek ruh halidir bu. Geceyi gündüze karıp yok olmak, görünmez olmak, uyurgezer olmak..

Sonra alışma dönemi diker seni gecelere, hesaplar, defterler çıkar, anılar, resimler yırtılır tekrar yapıştırılır, tekrar yakılır, kopyaları hazırdır yatağın altında, nolur nolmaz diye sevgilinin yüzü yedeklidir.  Şimdilerde tabi ekranlardan siliniyor, çöp kutusuna atılıyor,o da yetmiyor, kutudan boşaltılıyor tamamen, ne güzel dünya valla! Bir arkadaşımın lafıdır, aman bundan birşey olmaz dediğimde, "düğmeye basılıp silinmiyor ki bu meret" der. Hepimiz aynı..

Yaşamaya başlarsın, bir gecede ya da bir sabah kalktığında artık istemezsin derler ya, çok doğruymuş. O gün ne zaman gelecek diye her gün unutmaya çalışır, çalıştıkça beynine kazırsın halbuki. Unutmadıysam unutmadım, böğüre böğüre ağladıysam ağladım, kime ne, ona ne.. En çok da bana ne.. Artık böyle şeyler yaşayınca özlü sözlerden bir demet raftan aklıma iniyor: "kemik iki defa aynı yerden kırılmaz" ya da "aynı derede iki defa yıkanılmaz". Çok rahatlatıyor insanı, bir arkadaşım da demişti ki "bir düşün, hangi atasözü yanlış", hepsi doğru hepsi!:))   Benim de bir laf patlatasım var tabi; "İnsan bir kere birinden ayrılabiliyorsa, artık ayrılmayı da öğreniyor, tekrar tekrar başlamayı ve denemeyi". Bir kere becerebildin mi, tırıs gelir tırıs gider, işte o yüzden belkide kimsenin kimseye eyvallahı yok. Hangi ara olur da bu duruma gelirsin işte o muamma, birileri seni bu duruma getirdiyse oh ne ala! Kendisi yok ettiyse kendini, üstüne bir sakızlı sakızlı türk kahvesi lazım hazmetmek için. Sigarayı da yaksam yanına ... Ama olmaz eller sigara kokunca..Hâlâ olmaz, sanki verilecek hesabım varmış gibi!

Bakmışsın bir gün, denize girdiğinde kendi teninin kokusu buram buram gelir, mis kokar, umut kokar, aşk kokar, artık bir başka kokar! Oh be dünya varmış! Dalıp dalıp çıksam, yunus olsam, oynasam İstanbul'da. Burdan dalsam, Boğazdan çıksam, geride kalanları çöp kutusunda boşaltsam...

Yine de teşekkürler eski sevgili, gerçek aşkı yaşayacak bu yüreği senin gidişinle tanıdım. Bir köşede unuttuğum o melekleri sayende omzumda buldum. İyi ki gelmiş, iyi ki de gitmişsin..

Bütün gidenler gitsin; ilkide gitsin, sonrakide; isteyen evlensin, isteyen gitsin bir daha gelmesin, yanında tek kalan Topkapı Sarayının kapısı gibi yüreği geniş, gülümsemeleri derya gibi, çelik kalpli, pamuk ruhlu, omzuna konan meleklerin; kız arkadaşların! Biri senin için dünyayı yakıp geçer, diğeri senin söyleyemediklerini O'nun yüzüne tokat gibi vurur, diğeri seninle ağlar, biri seninle gülmekten ve seni güldürmekten boğulur, diğeri 7x24 telefonda her üzüntüne tenis topu gibi umut yollar, biri sen mutlu oldun diye seninle yeniden doğar, biri yemeklerine bir tutam senden koyar, biri seni kollar, biri seni evden alır eve bırakır, biri der ki "kankiş, senin paran burda geçmiyormuş":), biri sen gül biz de gülelim, sen ağlarsan biz kahroluruz, biri uzakta da olsa talimatlar yağdırır en acı günde diğerlerine seni yanlız koymasınlar diye, biri dilek ağacına mendil asar, biri sen öl de ölür, biri arabayı kenara çeker senle ağlar, herbiri melektir, güzeldir, prensestir..
Kumdan kalelerin hepsi gitsin, kalan kızarkadaşlar&kız kardeşler benimdir!

12/06/2012
NS



Hiç yorum yok: